Bitkilerle tedavi anlamına gelen fitoterapi şimdilerde popülerleşmiş gibi görünse de tarihi aslında modern tıbbın kökenini oluşturacak kadar eskiye dayanıyor. İlaçların etken maddelerinin % 60 a yakın doğal kaynaklı olduğu tüm bilimsel otoriteler tarafından kabul edilir. Durum böyle olunca bitkiler ve bitkilerin genetiği küçümsenmeyecek kadar ciddi bir ilim alanına girer.
Avrupa’da en etkili alternatif tıp yöntemi olarak yerini alan fitoterapi ülkemizde uzun süre hak ettiği yeri bulamamıştır. Bunun sebebi bitkilerin eğitimsiz ve bilinçsiz şekilde kullanılmasıyla faydasından çok zararının görülmüş olmasıdır. Son 10 yılda Türkiye de bu konuda ilerleme kaydetmeye başlamış ve kendini geliştirmeye devam etmektedir.
Ünlü doktor ve kimyager Paracelsus ‘Her şey zehirdir. Mühim olan dozdur’. Eczacılıkta çok fazla söylenen bu söz özellikle fitoterapi için de ana başlık olur. Bitkilerin elde edilişinden saklama koşullarına, endikasyonlarından kontrendikasyonlarına kadar, hangi etkiyi hangi genleriyle ve etken bileşiğiyle yaptığını detaylı olarak inceleyen ve öğreten fitoterapi, eğitim olmadan asla tatbik edilecek bir alternatif tıp yöntemi değildir. Bu yüzden asla kulaktan dolma bilgilerle kendimize tedavi yöntemi seçmemeli mutlaka eğitimini almış kişilerden yardım almak gerekir.
Kozmetik sektöründe de bitkilerden elde edilen sabit ve uçucu yağlar ciddi oranda rağbet görmekte ve mucizevi etkileri gözle görülmektedir. Fakat burada da aynı şekilde kullanım şekli ve dozu önem arz etmekte. Örneğin etken maddesini tohumundan alan bir bitkinin yapraklarıyla elde etmeye çalıştığımız etki tabi ki olumlu olmayacaktır. Veya cildimiz için kullandığımız sabit yağın güneşe çıkarken sürülmemesi gerektiğini bilmediğimizde cildimize vereceğimiz geri dönüşümsüz hasar için geç kalınmış olacaktır.
Bitkiler ve onların mucizevi etkileri ancak bilim ve eğitim sayesinde ortaya çıktığını göz önünde bulundurmalı, ve kullanımını bu şekilde yapmalıyız. Son olarak üniversitede Almanya ziyaretinde bulunmuş bir hocamın bize aktardıklarıyla yazıyı bitirmek istiyorum. Almanya da ilaç kullanımından önce kişilerin eczacılar tarafından hazırlanan özel majistral formülleri tercih ettikleri, bunun için eczaneleri ve eczacıları yetkin gördüklerini belirtmiş ve Türkiye içinde bunu temenni etmişti. Kesinlikle katılıyor ve bize verilen bu eğitime sahip çıkılması gerektiğini savunuyorum.